http://www.hastanerandevu.gov.tr/Randevu/ MAKALELER SAYFASI: İNSANLAR
TGRT BELGESEL


TGRT HABER
Bumerang - Yazarkafe
BU DERT ORTAKLIĞI İLE, BAŞLAYAN DOSTLUKLARA
YELKEN AÇAN BİR GEMİ OLACAK BU SAYFALAR.
NAMAZ VAKİTLERİNİ EN ÖNEMLİSİ DE İMSAK VAKİTLERİNİ YUKARIDAKİ TAKVİME GÖRE DİKKAT EDER VE O GÖSTERİLEN SAATLARE İLTİFAT EDERSENİZ ÇOK ÇOK İYİ EDERSİNİZ. ALLAHU TEALA SİZLERİ KORUSUN AMİN. BİZİ DE KORUMASI İÇİN HEP DUA EDİYORUZ. SİZLERİN DE DUALARINIZI BEKLERİZ.
http://www.hastanerandevu.gov.tr/Randevu/
İNSANLAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İNSANLAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Temmuz 2017 Salı

ASLINDA BİZ ÇOK ZENGİNİZ

Zenginlik….
Sevgili Dostlar Yorumlarınızla, Önerilerinizle bu makalelere can gelecektir. 

Zenginlik üzerine bir yazı ... alıntı..
kaynak: http://www.okuizlepaylas.com/zenginlik/ 
 ASLINDA BİZ ÇOK ZENGİNİZ
Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldı.
– “Eski gazeteniz varmı, bayan?”
Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi.
-“İçeri girin de size kakao yapayım.” dedim.
Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri.
Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işleri yapmaya koyuldum. Oturma odasında ki sessizlik dikkatimi çekti. Bir an kafamı uzattım içeriye küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu. Erkek çocuğu bana döndü ve
-“Bayan, siz zenginmisiniz?” diye sordu.
-“Zengin mi? Yo hayır!” diye cevaplarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı.
Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve
-“Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım.” dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu.
Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa.
Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte birşey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler.
Başımızı sokacak evimiz vardı. Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi, bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de.
Olur ya; unutuveririm ne denli zengin olduğumu…
Siz sakın unutmayın ne kadar zengin olduğunuzu. Ben unutmayacağım.


9 Nisan 2016 Cumartesi

BU SABAH İNSANLARI TANIMAK İSTEDİM



BUGÜN EVDEN BİRAZ UZAKLAŞAYIM DEDİM.
SEVGİLİ DOSTLAR
NEREDE OLDUĞUMU, KİMLERLE OLDUĞUMU VE HANGİ DUYGULARI TAŞIDIĞIMI PEŞİNEN SÖYLEMEDEN SİZE BİR GÜNLÜK BİR HATIRA ANLATACAĞIM.
SABAH UYANDIĞIMDA İYİ BİR KAHVALTI YAPTIM. DAHA SONRA İSE GÜNLÜK GAZETELERİ İNTERNET SAYFASINDAN TAKİP ETTİM.
ABDEST ALDIKTAN SONRA NAMAZ KILMAK ÜZERE CAMİİYE GİTTİM.
BAŞIMI ÖNÜME EĞDİM.
BİLDİĞİM TÜM DUALARI BİR BİR SIRALADIM.
 RÜZGAR AĞAÇLARI HAFİFÇE SALLIYORDU.
BU GÜZEL VE OKSİJENİ BOL HAVAYI TA CİĞERLERİMİN EN SON NOKTASINA KADAR ÇEKEREK İLERLİYORUM.
GELİP GEÇEN TANIDIKLAR SELAM VERİYORLAR.
SALAMLARINA CEVAP VERİYORUM. TEKRAR İÇ DÜNYAMA DÖNEREK YAVAŞ YAVAŞ İLERLİYORUM.
HOPARLÖRLE DE OLSA, CAMİİDEN GELEN EZAN SESİNİ DİNLEMEK İÇİN GÖZLERİM MİNAREYE DOĞRU DÖNÜYOR.
BİLALI HABEŞİNİN TEMSİLCİSİNİ GÖREMİYORUM. CAMİİN KAPISINDAN SAĞ AYAĞIMLA İÇERİ YAVAŞÇA SÜZÜLDÜĞÜMDE BİR GENÇ DİN GÖREVLİSİNİN ELİNDE MİKROFONLA EZAN OKUDUĞUNU GÖRÜYORUM.
NAMAZ VAKTİNİ BİLDİREN EZANA HÜRMET EDEREK CAMİİN MİHRABINA YAKIN BİR YERİNE OTURUYORUM.
BİRAZDAN CAMİİ MÜSLÜMANLARLA DOLUP TAŞIYOR.
NAMAZIMIZI KILIYORUZ.
ÇAY OCAĞINA DOĞRU İLERLİYORUZ.
ORADA BİR KİŞİ KONUŞUYOR.
 İKİ KİŞİ DE ONU DİNLİYOR. DİNLEYENLERDEN BİRİNİ ÇOK İYİ TANIYORUM.
BENİ HEMEN YANINA BUYUR ETTİ.
KONU BİRAZ TEHLİKE ARZ EDİYORDU. DEMOKRAT PARTİ ZAMANINDA TEKRAR ARABÇA OLARAK OKUTULAN EZANIN YİNE TÜRKÇE OKUTULMASI ÖNERİLİYORDU.
HATTA KONU DAHA DA İLERİ GİDİYOR, İBADETİN DAHİ TÜRKÇE YAPILMASI ÖNERİLİYORDU.
DAYANAMADIM.
KONUNUN 1950 DE ÇÖZÜLDÜĞÜNÜ ŞİMDİ İSE BİZİM KENDİ İŞİMİZE BAKMAMIZ GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİM. MESLEĞİMİZ NE İSE ONU YAPMALIYIZ DİYEREK KESİP ATTIM.
MEĞER BEYEFENDİNİN MESLEĞİ BUYMUŞ.
GİTTİĞİ HER CAMİİN ÇAY OCAĞINA NAMAZDAN SONRA GİDER BU ŞEKİLDE KONUŞURMUŞ.
TARAFTARI DA VARDI.
 İNSANLAR İBADET EDERKEN NE DEDİĞİNİ KENDİ DİLLERİYLE SÖYLEYEBİLMELİ DİYEN BİR KALABALIK KARŞISINDA GÜRLEDİM.
“-İSTERSENİZ İÇİNİZDEN BİRİ BENİ ÖLDÜRSÜN. FAKAT HİÇ ÜZÜLMEM VE SÖZÜMDEN DE GERİ DÖNMEM. ÖLÜRSEM DE ŞEHİT OLARAK BU KARA TOPRAĞA GİRERİM.”
BİR SESSİZLİK OLDU. BU SÜKUN DEVAM EDERKEN ORADAN AYRILDIM.
OTOBÜS DURAĞINA DOĞRU İLERLEDİM. ORADA ÇAM YARMASI VE PALABIYIKLI BİR VATANDAŞ VARDI. SELAM VERDİM. SES ÇIKARMADI.
BENİ DUYDU.
 FAKAT GÖZLERİYLE ÖFKE SAÇARAK BANA BAKTI.
 NİYE ÖYLE BAKTIĞINI SORACAK OLDUM. AÇIKLAMASI ŞÖYLEYDİ.
KENDİSİNİN MÜSLÜMAN
OLMADIĞINI
VE BU ŞEKİLDE VERİLEN SELAMI DA ALAMAYACAĞINI EĞER TÜRKÇE BİR “İYİ GÜNLER” DERSEM ONUN DA BANA “İYİ GÜNLER” DİYE CEVAP VERECEĞİNİ ANLAMIŞ OLDUM.
GELEN OTOBÜSE BİNDİM.
BU VATANDAŞ ALLAHTAN BİNMEDİ. ORADA KALDI.
 BİR AK SAÇLI İKİ KİŞİLİK YERE SERESERPE OTURMUŞTU.
KENDİSİNDEN RİCA ETTİM.
 BİR PARCA CAM KENARINA DOĞRU GİTTİ.
KALAN YERE İLİŞTİM.
ÇÜNKÜ YAŞLIYIM.
AYAKTA GİDECEK HALİM YOK.
HEMEN YANIMIZDAKİ BOŞLUKTA BİR İKİ KİŞİ VAR.
GENCİN BİRİ TELEFONLA KONUŞUYOR. DAHA DOĞRUSU KARŞISINDA KADIN VEYA ERKEK BELLİ OLMAYAN BİRİNE HAKARETLER EDİYORDU.
HEM DE EN SON PERDEDEN NARA ATAR GİBİ SES VERİYORDU.
BU BİR ON DAKİKA DEVAM ETTİ.
BU YÜKSEK SESLİ KONUŞMA AĞZA ALINMAYACAK KÜFÜRLERE DÖNÜŞTÜ. SAĞDAN SOLDAN HOMURDANMALAR OLDU.
BU OTOBÜSÜN UMUMİ BİR YER OLDUĞU, BÖYLE YERLERDE ÖZEL KONULARIN KONUŞULMAMASINI HATTA KÜFÜR KELİMELERİNİN İSE HİÇ YAKIŞIK ALAMAYACAĞINI KİBAR BİR ŞEKİLDE ANLATANLAR DA OLDU.
GENÇ KENDİNCE HAKLIYDI.
HATTA BU OTOBÜSLERDE SEVGİLİSİ İLE KONUŞANLARIN HAYATIM AŞKIM DİYE BAŞLAYIP KELİMELERİ NERELERE KADAR GETİRDİKLERİNİ DE AÇIKLADI.
BİR ÖZEL SORUNU OLDUĞUNU KENDİSİNİ TUTAMADIĞINI İFADE ETTİ.
ÖZGÜRLÜK OLDUĞUNU KENDİSİNE KİMSENİN KARIŞAMAYACAĞINI DA İLAVE ETTİ.
YANIMDAKİ AK SAÇLI ADAMIN SÖZLERİNE DE:
“-BAKIN SİZ YAŞLISINIZ. YAŞINIZA BİR İHTİMAL BİLGİNİZE SAYGIMDAN DOLAYI BİRŞEY DEMİYORUM.”
 DİYEREK TEPKİ GÖSTERDİ. İLK DURAKTA DA İNDİ.
NİYETİM, İKİNDİ NAMAZINI ŞEHRİN EN ÖNEMLİ CAMİİNDE KILMAKTI. BİNDİĞİMDE RİCA MİNNET BİZE YER VEREN, ŞİMDİ İSE VERDİĞİ YERİ GENİŞLETEN AK SAÇLININ TAVRINDAN CESARET ALARAK:
“-BEYEFENDİ İSTERSENİZ, SİZİNLE ŞU CAMİİ DE İKİNDİ NAMAZI KILALIM MI?” DER DEMEZ ZILGITI YEDİM.
KENDİSİNİN İYİBİR İNSAN OLDUĞUNU. TAHSİLLİ OLDUĞUNU.
DOKTOR OLDUĞUNU.
FAKAT MÜSLÜMAN OLMADIĞINI İFADE ETTİ.
BU TEKLİFİM ÜZERİNE DİNLER HAKKINDA BİR KONFERANS VERMEYE BAŞLADI. BİLGİSİ DE VARDI.
SUSTUM ÖNCE..
MADEMKİ DOKTORDU.
BİZ DE ONUN OKUDUĞU KİTABLARI OKUSAK BİLGİ SAHİBİ OLSAK.
HATTA TIP FAKÜLTESİNDE OKUSAK FAKAT DİPLOMA ALAMADAN ARKA KAPIDAN ÇIKMIŞ OLSAK.
DOKTOR SAYILAMAYACAĞIMIZ GİBİ…
DİN KONUSUNDA DA NE ONUN NE DE BİZLERİN DOĞRU DA OLSA, AHKAM KESEMEYECEĞİMİZİ BELİRTTİK.
AK SAÇLI AÇTI AĞZINI YUMDU GÖZÜNÜ, VÜCUDUNU BANA DOĞRU GETİREREK, BİZİ OTURDUĞUMUZ YERDEN ATTI.
NE OLUYOR DER GİBİLERDEN BAKTIĞIMDA.
“-BU OTOBÜSTE BİR DAKİKA DURAMAM YOL VER.” DEDİ. GERÇEKTEN DE İLK DURAKTA İNDİ. YANIMIZDAKİ KOLTUKTA OTURAN NUR YÜZLÜ BİR ZAT İSE:
“-HERKES KENDİ İŞİNE BAKMALI, DOKTOR DOKTORLUĞUNU EN İYİ ŞEKİLDE, BERBER BERBERLİĞİNİ MÜKEMMELİN DE ÖTESİNDE YAPMALI..
DOKTOR DİKKAT ETMEZSE İNSAN ÖLÜR. BERBER DİKKAT ETMEZSE İNSANIN YÜZÜ KESİLİR.
FAKAT İSLAMİYET DİN ALİMLERİNDEN ÖĞRENİLMEZSE İŞTE BÖYLE KARGAŞA YAŞANIR. 
DOKTORUN HASTASI ÖLEBİLİR.
BERBERİN MÜŞTERİSİ YARALANABİLİR. FAKAT DİNİNİ İYİ ÖĞRENEMEYEN BİR İNSANIN AHİRETİ ZİYAN OLUR.
 EBEDİ OLARAK CEHENNEM ATEŞİNDE, YANAR! YANAR! YANAR!”
DEDİ.
O NUR YÜZLÜ ADAMIN DEDİKLERİ HİİÇ KULAĞIMDAN ÇIKMIYOR. AKŞAM EVE GELDİM. BU HATIRAMI DA YAZDIM. İŞTE TÜRKİYE İNSANININ HALİ PERİŞANLIĞI!!!!

SORU:
Namaz esnasında okunacak sureleri Türkçe okusak, o namaz sahih olur mu? Arapça olarak mı okumak gerekiyor?
CEVAB: İMAM EBU YUSUF İLE İMAM MUHAMMED’E GÖRE:
KURAN’I BAŞKA BİR DİLE ÇEVİRİP
O DİL İLE İBADET CAİZ DEĞİLDİR.
ÇÜNKÜ KURAN ALLAHU TEALANIN SÖZÜDÜR.
HER KELİMESİ VE CÜMLESİ BİR NİCE MANA VE HİKMETLERLE DOLUDUR.

28 Nisan 2013 Pazar

BUGÜNLERİN YARINI DA VARDIR


BU ATEŞE KAR DAYANMAZ




sıcağa kar mı dayanır?


Aşırı harcamalarla eldeki imkânlar çok çabuk tükenir. Atalarımız ne güzel söylemişler. İşten artmaz, dişten artar. Ne kadar çok kazanırsak, kazanalım; harcamalarımıza dikkat etmezsek, elde avuçta bir şey kalmaz.
Öyleyse gelirimizden, daha az harcamalıyız.
Kazandıklarımızdan bir kısmını zaruri ihtiyaçlarımıza, bir kısmını eşe dosta, bir kısmını muhtaçlara, önemli bir kısmını ise tasarrufa ayırmalıyız.
Yine atalarımız söylemiş. Sen yarını düşünmezsen, yarın seni kim düşünür. Bu atasözümüz sadece parasal anlamda anlaşılmamalıdır.İnsanların yardımına koşarsak, bizim de yardımımıza koşanlar olacaktır. 

               Otobüslerde ihtiyarlar ayakta perişan olurken, pencereden dışarıyı seyreden ya da uyur numarası yapan gençlerin, oturdukları koltuklardan kıpırdamadığını görüyoruz.
Hemen aklıma o ihtiyarlar geliyor. Demek ki bir zaman onlar da gençti. Onlar da dışarıyı seyrettiler. Şimdi ektiklerini biçiyorlar.
Bazı ihtiyarları duyarız. Yakınları onlara bakmazmış. Araştırdığımızda gerçek meydana çıkıyor. Bu bakılmayan yaşlılar, bir zamanlar kendi ana babasına bakmayan kimseler çıkıyorlar.
Bu ateşe kar dayanmaz derken, nerelere geldik. Atalarımızı dinlersek rahat ederiz. Hepimizin çevresinde ata bildiği kimseler vardır. Herkes birgün ihtiyarlayacaktır. Herkes birgün bu kazandıklarını bulamayacaktır..
Para  biriktirin. Bunun için harcamalarınızı azaltın. Fakat lüzumsuz harcamalarınızı öğrenin ve boşa para harcamayın. Yoksa elinizdeki imkanlarla önce en yakınınızdaki ihtiyaç sahiplerine gerekirse parayla, gerktiğinde emekle yardım edin.  Unutmayın paranın alamadığı şeyler de vardır.
Belediye otobüslerinde uyuyor numarası yapmayın. Unutmayın günler çok hızlı geçer. Bir de bakmışsınız ki, yaşlanıvermişinizdir. O zaman ektiklerinizi biçeceksiniz.

Yine de taşıma araçlarında yerini bize bırakanlar var ise, toplumumuzun iyilik üzere olmasındandır. Bunda da bizim katkımız, yüzde yüzdür. Yani çocuklarımızı, öğrencilerimizi iyilik üzere yetiştirmeliyiz. Kazanan biz oluruz.
Biz kendimizi düşünen biriysek, aslında kendimize zarar veren bir insanızdır.  Başkalarını düşünen, hep alan değil, hep veren biriysek, aslında kendimize faydalı, uyanık bir insanızdır.
Ne ekersek onu biçeriz. Rüzgar eken fırtına biçer. Buğday eken, buğday biçer. İyilik eden, iyilik bulur. Kötülük eden ise kötülük bulur.
Pek beğenmeseniz de, bu yazıyı sonuna kadar okudunuz. Öyleyse iki satır yorumla, bize destek olunuz.