http://www.hastanerandevu.gov.tr/Randevu/ MAKALELER SAYFASI: MÜSLÜMANLAR
TGRT BELGESEL


TGRT HABER
Bumerang - Yazarkafe
BU DERT ORTAKLIĞI İLE, BAŞLAYAN DOSTLUKLARA
YELKEN AÇAN BİR GEMİ OLACAK BU SAYFALAR.
NAMAZ VAKİTLERİNİ EN ÖNEMLİSİ DE İMSAK VAKİTLERİNİ YUKARIDAKİ TAKVİME GÖRE DİKKAT EDER VE O GÖSTERİLEN SAATLARE İLTİFAT EDERSENİZ ÇOK ÇOK İYİ EDERSİNİZ. ALLAHU TEALA SİZLERİ KORUSUN AMİN. BİZİ DE KORUMASI İÇİN HEP DUA EDİYORUZ. SİZLERİN DE DUALARINIZI BEKLERİZ.
http://www.hastanerandevu.gov.tr/Randevu/
MÜSLÜMANLAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MÜSLÜMANLAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Şubat 2017 Salı

MÜSLÜMANLAR NEDEN GERİ KALDILAR




Sevgili Dostlar Yorumlarınızla, Önerilerinizle bu makalelere can gelecektir. BİR DAVAYI DERT EDİNDİM. . İNSANLARIN DÜŞÜNCELERİYLE, HEMDERT OLACAĞIM. BU DERT ORTAKLIĞI İLE, BAŞLAYAN DOSTLUKLARA YELKEN AÇAN BİR GEMİ OLACAK BU SAYFALAR. 




Bir gece yarısı gönderilen şifre!
25.09.2016

İstanbul'daki İngiliz sefîri şunlar yazıyordu: "Buldum, buldum, Osmânlıların zaferden zafere ulaşmalarının sebebini ve bunları durdurma çâresini buldum.’’

Tarihten ders almak -2-
Geçen hafta bir nebze bahsettiğimiz gibi psikoloji doktoru sayın Mithat Enç, bir konferansında zekâ ölçmenin târihçesini söylerken, özet olarak şöyle der:
Zekâ ölçmek, test usulünü kullanmak, ilk olarak Osmanlılarda başladı. Amerikan literatürlerinde okuduğuma göre, Osmanlı orduları Viyana’ya kadar gelince, Avrupa devletleri çok korktu. İslâmiyet Avrupa'ya yayılıyor, Hıristiyanlık yok oluyor diye şaşkına döndüler. Osmanlı akınlarını durdurmak için çâre aradılar. Çok uğraştılar. Bir gece yarısı, İstanbul'daki İngiliz sefîri şifre yolladı. Avrupa'ya müjde vermek için sabahı bekleyemedi: "Buldum, buldum, Osmanlıların zaferden zafere ulaşmalarının sebebini ve bunları durdurma çaresini buldum" diyor ve şöyle anlatıyordu:
"Osmanlılar, aldıkları esirlere hiç kötülük yapmıyor, kardeş gibi davranıyorlar. Hangi milletten, hangi dinden olursa olsun, küçük çocukların zekâlarını ölçüyorlar. Keskin zekâlı çocuklar seçilerek, saraydaki (Enderûn) denilen mekteplerde, değerli öğretmenler tarafından okutuluyor. İslâm bilgileri, İslâm ahlâkı, fen, kültür dersleri verilerek, kuvvetli, başarılı Müslüman olarak yetiştiriliyorlar. Osmanlı ordularını zaferden zafere ulaştıran değerli kumandanlar ve Sokullular, Köprülüler gibi seçkin siyâset ve idâre adamları, hep böyle yetiştirilen keskin zekâlı çocuklardı. Osmanlı akınlarını durdurmak için, bu (Enderûn) mekteplerini ve bunların kolları olan medreseleri yıkmak, Müslümanları ilimde, fende geri bırakmak lâzımdır
Mithat Beyin bu sözleri ve Osmanlı tarihindeki acı ve yürekler yakıcı olaylar gösteriyor ki, İngiliz sefîrinin bu teklîfi çok doğru görülerek, Avrupa'daki belli localar harıl harıl çalışmaya başladılar. Müslümanları aldatmak, medreselerden, mekteplerden ilimli, fenli din adamları ve idâreciler yetiştirilmesini önlemek için plânlar hazırlandı. Câhil bırakılan gençler, Avrupa'da manevi değerlerden uzaklaştırıldı. Zevk ve sefâhete alıştırıldı. Yalancı etiketler, diplomalar verilerek ana vatana gönderildiler. Bunlar belli locaların çok kurnaz ve milyonlar harcayarak çevirdikleri dolapları ile, Osmanlı devletinde işbaşlarına getirildiler. Mustafa Reşid Paşa, Fuat Paşa, Mithat Paşa ve Talat Paşa bunlardandır...
İslam düşmanları pek sinsi ve ikiyüzlü davranarak başarı sağladılar. Sultan İkinci Abdülhamid Hân'ın kuvvetli îmânı ve keskin zekâsı, Müslümanlara ve İslâmiyete saplanmak istenen bu zehirli hançere karşı çelik bir kalkan gibi dikilmeseydi, düşmanların imha plânları, Müslümanları ezecekti. Türkiye tarîhinde bunların çeşitli vesîkaları vardır... [Bu yazı Hakikat Kitabevi'nin yayınlarından (Faideli Bilgiler) kitabından hazırlanmıştır.]

 SALİM KÖKLÜ
TÜRKİYE GAZETESİ BİZİM SAYFA

26 Haziran 2016 Pazar

Müslümanlar Niçin Geri Kaldı?






Müslümanlar İslamiyet’e uydukları sürece hep yükseldiler. Daha sonra, İslam ahlâkını,bıraktılar. Allahü teâlânın emirlerine uymamaya başladılar, hatta Ehl-i sünnet itikadından ayrıldılar. Bu sebeple Pirene Dağlarını aşamadılar. 423 [m. 1031] de Ümeyye devleti çöktü. İspanyollar, 897 [m. 1492]de, Gırnata şehrini de alıp Müslümanları öldürdüler. (İspanyollar bilmezler.Fakat o bozuk itikatlı adı İslam olan Endülüs Devletini yıkmakla; İslamiyete hizmet etmişlerdir.) Allahü teâlânın emirlerine uymamanın cezasını buldular. İspanya faciası olmasaydı, felsefeci İbnürrüşd’ün ve İbni Hazm’ın bozuk fikirleri, dünyaya yayılacak, bugünkü hazin tablo, yüzlerce sene önce meydana çıkacaktı.
O hâlde, beşeriyeti ızdıraptan, felaketten kurtaran, Fatımiler, Resûlîler gibi, İslam ismini taşıyan, imanı ve ameli bozuk devletler değil, Emeviler, Timuroğulları ve Osmanlılar gibi, Ehl-i sünnet olan ve dinine sarılan milletler olmuştur.
Bunlar, İslam ilimlerinin din ve fen kollarında insanlığa ışık tuttular. Bugüne kadar ilim ve tekniğin gelişmesinde en büyük pay, Müslüman âlimlerine aittir. Yirmi birinci yüzyılda, artık baş döndürücü bir sürate ulaşan fen bilgileri ve teknik harikaların temel bilgilerinin hemen hepsi Müslüman âlimlerinin kitaplarına dayanmakta ve oradan alınmaktadır. Tıp, matematik, astronomi, fizik, kimya, biyoloji gibi pek çok ana ilim dalında İslâm dünyasında yüzyıllar boyunca yazılmış ve hepsi çok kıymetli bilgilerle dolu kitaplar, dünyanın meşhur kütüphanelerinin en kıymetli eserleri olarak muhafaza edilmektedir. İslamiyet’in doğuşundan itibaren çeşitli İslâm memleketlerinde yetişen âlimlerin bir ibadet vecdi içinde geceli gündüzlü yaptıkları çalışmalar, dünyayı her bakımdan aydınlatmış, yeni yeni ilmî keşifler ve teknik buluşlar insanlığa hediye edilmiştir. Fakat ne yazık ki, sonraları, Müslümanlar İslamiyet’e uymakta gevşeklik göstermeye başladı. Devlet reislerini şehit ettiler. Birçok işletmeler, cahillerin, İslâm düşmanlarının baskısı altında kaldı. Allahü teâlânın emrettiği gibi birbirlerini sevmeyi, çalışmayı bıraktılar. İslam düşmanları, Müslümanların geri kalması için, medreselerden fen derslerini kaldırdı. İlimden, fenden habersiz yetişen kimseler, İslamiyet’i içten yıkmaya başladılar. Bir taraftan, ilim, fen yok edildi. Bir taraftan da, ahlâk, edep, hayâ ve iman bozuldu. İmparatorluk çöktü. Hâlbuki İslamiyet, tecrübî ilimleri, fenni, sanatı, endüstriyi, önemle emretmektedir...
26.06.2016
                                                                               
SALİM KÖKLÜ

9 Nisan 2016 Cumartesi

BU SABAH İNSANLARI TANIMAK İSTEDİM



BUGÜN EVDEN BİRAZ UZAKLAŞAYIM DEDİM.
SEVGİLİ DOSTLAR
NEREDE OLDUĞUMU, KİMLERLE OLDUĞUMU VE HANGİ DUYGULARI TAŞIDIĞIMI PEŞİNEN SÖYLEMEDEN SİZE BİR GÜNLÜK BİR HATIRA ANLATACAĞIM.
SABAH UYANDIĞIMDA İYİ BİR KAHVALTI YAPTIM. DAHA SONRA İSE GÜNLÜK GAZETELERİ İNTERNET SAYFASINDAN TAKİP ETTİM.
ABDEST ALDIKTAN SONRA NAMAZ KILMAK ÜZERE CAMİİYE GİTTİM.
BAŞIMI ÖNÜME EĞDİM.
BİLDİĞİM TÜM DUALARI BİR BİR SIRALADIM.
 RÜZGAR AĞAÇLARI HAFİFÇE SALLIYORDU.
BU GÜZEL VE OKSİJENİ BOL HAVAYI TA CİĞERLERİMİN EN SON NOKTASINA KADAR ÇEKEREK İLERLİYORUM.
GELİP GEÇEN TANIDIKLAR SELAM VERİYORLAR.
SALAMLARINA CEVAP VERİYORUM. TEKRAR İÇ DÜNYAMA DÖNEREK YAVAŞ YAVAŞ İLERLİYORUM.
HOPARLÖRLE DE OLSA, CAMİİDEN GELEN EZAN SESİNİ DİNLEMEK İÇİN GÖZLERİM MİNAREYE DOĞRU DÖNÜYOR.
BİLALI HABEŞİNİN TEMSİLCİSİNİ GÖREMİYORUM. CAMİİN KAPISINDAN SAĞ AYAĞIMLA İÇERİ YAVAŞÇA SÜZÜLDÜĞÜMDE BİR GENÇ DİN GÖREVLİSİNİN ELİNDE MİKROFONLA EZAN OKUDUĞUNU GÖRÜYORUM.
NAMAZ VAKTİNİ BİLDİREN EZANA HÜRMET EDEREK CAMİİN MİHRABINA YAKIN BİR YERİNE OTURUYORUM.
BİRAZDAN CAMİİ MÜSLÜMANLARLA DOLUP TAŞIYOR.
NAMAZIMIZI KILIYORUZ.
ÇAY OCAĞINA DOĞRU İLERLİYORUZ.
ORADA BİR KİŞİ KONUŞUYOR.
 İKİ KİŞİ DE ONU DİNLİYOR. DİNLEYENLERDEN BİRİNİ ÇOK İYİ TANIYORUM.
BENİ HEMEN YANINA BUYUR ETTİ.
KONU BİRAZ TEHLİKE ARZ EDİYORDU. DEMOKRAT PARTİ ZAMANINDA TEKRAR ARABÇA OLARAK OKUTULAN EZANIN YİNE TÜRKÇE OKUTULMASI ÖNERİLİYORDU.
HATTA KONU DAHA DA İLERİ GİDİYOR, İBADETİN DAHİ TÜRKÇE YAPILMASI ÖNERİLİYORDU.
DAYANAMADIM.
KONUNUN 1950 DE ÇÖZÜLDÜĞÜNÜ ŞİMDİ İSE BİZİM KENDİ İŞİMİZE BAKMAMIZ GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİM. MESLEĞİMİZ NE İSE ONU YAPMALIYIZ DİYEREK KESİP ATTIM.
MEĞER BEYEFENDİNİN MESLEĞİ BUYMUŞ.
GİTTİĞİ HER CAMİİN ÇAY OCAĞINA NAMAZDAN SONRA GİDER BU ŞEKİLDE KONUŞURMUŞ.
TARAFTARI DA VARDI.
 İNSANLAR İBADET EDERKEN NE DEDİĞİNİ KENDİ DİLLERİYLE SÖYLEYEBİLMELİ DİYEN BİR KALABALIK KARŞISINDA GÜRLEDİM.
“-İSTERSENİZ İÇİNİZDEN BİRİ BENİ ÖLDÜRSÜN. FAKAT HİÇ ÜZÜLMEM VE SÖZÜMDEN DE GERİ DÖNMEM. ÖLÜRSEM DE ŞEHİT OLARAK BU KARA TOPRAĞA GİRERİM.”
BİR SESSİZLİK OLDU. BU SÜKUN DEVAM EDERKEN ORADAN AYRILDIM.
OTOBÜS DURAĞINA DOĞRU İLERLEDİM. ORADA ÇAM YARMASI VE PALABIYIKLI BİR VATANDAŞ VARDI. SELAM VERDİM. SES ÇIKARMADI.
BENİ DUYDU.
 FAKAT GÖZLERİYLE ÖFKE SAÇARAK BANA BAKTI.
 NİYE ÖYLE BAKTIĞINI SORACAK OLDUM. AÇIKLAMASI ŞÖYLEYDİ.
KENDİSİNİN MÜSLÜMAN
OLMADIĞINI
VE BU ŞEKİLDE VERİLEN SELAMI DA ALAMAYACAĞINI EĞER TÜRKÇE BİR “İYİ GÜNLER” DERSEM ONUN DA BANA “İYİ GÜNLER” DİYE CEVAP VERECEĞİNİ ANLAMIŞ OLDUM.
GELEN OTOBÜSE BİNDİM.
BU VATANDAŞ ALLAHTAN BİNMEDİ. ORADA KALDI.
 BİR AK SAÇLI İKİ KİŞİLİK YERE SERESERPE OTURMUŞTU.
KENDİSİNDEN RİCA ETTİM.
 BİR PARCA CAM KENARINA DOĞRU GİTTİ.
KALAN YERE İLİŞTİM.
ÇÜNKÜ YAŞLIYIM.
AYAKTA GİDECEK HALİM YOK.
HEMEN YANIMIZDAKİ BOŞLUKTA BİR İKİ KİŞİ VAR.
GENCİN BİRİ TELEFONLA KONUŞUYOR. DAHA DOĞRUSU KARŞISINDA KADIN VEYA ERKEK BELLİ OLMAYAN BİRİNE HAKARETLER EDİYORDU.
HEM DE EN SON PERDEDEN NARA ATAR GİBİ SES VERİYORDU.
BU BİR ON DAKİKA DEVAM ETTİ.
BU YÜKSEK SESLİ KONUŞMA AĞZA ALINMAYACAK KÜFÜRLERE DÖNÜŞTÜ. SAĞDAN SOLDAN HOMURDANMALAR OLDU.
BU OTOBÜSÜN UMUMİ BİR YER OLDUĞU, BÖYLE YERLERDE ÖZEL KONULARIN KONUŞULMAMASINI HATTA KÜFÜR KELİMELERİNİN İSE HİÇ YAKIŞIK ALAMAYACAĞINI KİBAR BİR ŞEKİLDE ANLATANLAR DA OLDU.
GENÇ KENDİNCE HAKLIYDI.
HATTA BU OTOBÜSLERDE SEVGİLİSİ İLE KONUŞANLARIN HAYATIM AŞKIM DİYE BAŞLAYIP KELİMELERİ NERELERE KADAR GETİRDİKLERİNİ DE AÇIKLADI.
BİR ÖZEL SORUNU OLDUĞUNU KENDİSİNİ TUTAMADIĞINI İFADE ETTİ.
ÖZGÜRLÜK OLDUĞUNU KENDİSİNE KİMSENİN KARIŞAMAYACAĞINI DA İLAVE ETTİ.
YANIMDAKİ AK SAÇLI ADAMIN SÖZLERİNE DE:
“-BAKIN SİZ YAŞLISINIZ. YAŞINIZA BİR İHTİMAL BİLGİNİZE SAYGIMDAN DOLAYI BİRŞEY DEMİYORUM.”
 DİYEREK TEPKİ GÖSTERDİ. İLK DURAKTA DA İNDİ.
NİYETİM, İKİNDİ NAMAZINI ŞEHRİN EN ÖNEMLİ CAMİİNDE KILMAKTI. BİNDİĞİMDE RİCA MİNNET BİZE YER VEREN, ŞİMDİ İSE VERDİĞİ YERİ GENİŞLETEN AK SAÇLININ TAVRINDAN CESARET ALARAK:
“-BEYEFENDİ İSTERSENİZ, SİZİNLE ŞU CAMİİ DE İKİNDİ NAMAZI KILALIM MI?” DER DEMEZ ZILGITI YEDİM.
KENDİSİNİN İYİBİR İNSAN OLDUĞUNU. TAHSİLLİ OLDUĞUNU.
DOKTOR OLDUĞUNU.
FAKAT MÜSLÜMAN OLMADIĞINI İFADE ETTİ.
BU TEKLİFİM ÜZERİNE DİNLER HAKKINDA BİR KONFERANS VERMEYE BAŞLADI. BİLGİSİ DE VARDI.
SUSTUM ÖNCE..
MADEMKİ DOKTORDU.
BİZ DE ONUN OKUDUĞU KİTABLARI OKUSAK BİLGİ SAHİBİ OLSAK.
HATTA TIP FAKÜLTESİNDE OKUSAK FAKAT DİPLOMA ALAMADAN ARKA KAPIDAN ÇIKMIŞ OLSAK.
DOKTOR SAYILAMAYACAĞIMIZ GİBİ…
DİN KONUSUNDA DA NE ONUN NE DE BİZLERİN DOĞRU DA OLSA, AHKAM KESEMEYECEĞİMİZİ BELİRTTİK.
AK SAÇLI AÇTI AĞZINI YUMDU GÖZÜNÜ, VÜCUDUNU BANA DOĞRU GETİREREK, BİZİ OTURDUĞUMUZ YERDEN ATTI.
NE OLUYOR DER GİBİLERDEN BAKTIĞIMDA.
“-BU OTOBÜSTE BİR DAKİKA DURAMAM YOL VER.” DEDİ. GERÇEKTEN DE İLK DURAKTA İNDİ. YANIMIZDAKİ KOLTUKTA OTURAN NUR YÜZLÜ BİR ZAT İSE:
“-HERKES KENDİ İŞİNE BAKMALI, DOKTOR DOKTORLUĞUNU EN İYİ ŞEKİLDE, BERBER BERBERLİĞİNİ MÜKEMMELİN DE ÖTESİNDE YAPMALI..
DOKTOR DİKKAT ETMEZSE İNSAN ÖLÜR. BERBER DİKKAT ETMEZSE İNSANIN YÜZÜ KESİLİR.
FAKAT İSLAMİYET DİN ALİMLERİNDEN ÖĞRENİLMEZSE İŞTE BÖYLE KARGAŞA YAŞANIR. 
DOKTORUN HASTASI ÖLEBİLİR.
BERBERİN MÜŞTERİSİ YARALANABİLİR. FAKAT DİNİNİ İYİ ÖĞRENEMEYEN BİR İNSANIN AHİRETİ ZİYAN OLUR.
 EBEDİ OLARAK CEHENNEM ATEŞİNDE, YANAR! YANAR! YANAR!”
DEDİ.
O NUR YÜZLÜ ADAMIN DEDİKLERİ HİİÇ KULAĞIMDAN ÇIKMIYOR. AKŞAM EVE GELDİM. BU HATIRAMI DA YAZDIM. İŞTE TÜRKİYE İNSANININ HALİ PERİŞANLIĞI!!!!

SORU:
Namaz esnasında okunacak sureleri Türkçe okusak, o namaz sahih olur mu? Arapça olarak mı okumak gerekiyor?
CEVAB: İMAM EBU YUSUF İLE İMAM MUHAMMED’E GÖRE:
KURAN’I BAŞKA BİR DİLE ÇEVİRİP
O DİL İLE İBADET CAİZ DEĞİLDİR.
ÇÜNKÜ KURAN ALLAHU TEALANIN SÖZÜDÜR.
HER KELİMESİ VE CÜMLESİ BİR NİCE MANA VE HİKMETLERLE DOLUDUR.