Kader’e İnanmak, İmanın Şartıdır.
İnsanlara
gelen hayır ve şer, fayda ve zarar, kazanç ve ziyanların hepsi, Allahü teâlânın
takdîr etmesi iledir. Allahü teâlânın, bir şeyin varlığını dilemesine kader
denilmiştir. Allahü teâlâ, olacak her şeyi ezelde, sonsuz öncelerde, biliyordu,
işte bu bilgisine "Kaza ve kader" denir. Olmasını dilediği şeylerin
var olmaması ve yok olduğunu dilediği eşyanın var olması imkânsızdır.
Peygamber
efendimiz: deveyi bir yere bağlayıp da mı yoksa hiç bağlamadan mı Allaha emanet
edeyim? Diye soran Hazreti Ömer’e
Ya Ömer
sen deveyi sağlam kazığa bağla, ondan sonra Allaha emanet et diye cevap verdi.
İnsan
cüz’i de olsa bir iradeye sahiptir. İnsan, bu iradesi sayesinde iyiyle kötüyü
ayırt edebilir, doğru yolu bulabilir ve hidayete ererek cenneti hak edebilir.
Allahu Teala dilediğinin dualarını kabul eder, dilediğine yardımcı olur. Dilediğine hidayet verir, dilediğinin kalbini
mühürler.
Cebriye ve Mutezile
fırkasında farklı kader ve irade görüşü vardır. Cebriye insanın hiçbir özgür
iradesini kabul etmeyip “Allah’ın yazdığı olur” derken, Mutezile fırkası kaderi
reddederek insanın özgür iradesini savunmuştur. Bu yüzden iki fırka kafirlikle
suçlanmışlardır.